Vardır, bayan escort diyarbakır adresi ama nerede? Ya bir şehitler gününde ya bir 30 Ağustos töreninde. Benim Muzaffer Tekin'le de resmim var. Eğer bu insanlarla fotoğraflarım gazinoda eğlenirken çekilmiş olsa o zaman bir şey söylesinler. Yoksa zaten herkesin herkesle çekilmiş fotoğrafı var. - İyi de Emin Gürses, bu katili yaratanlar dışarıdan çıksa bile bizim de çuvaldızı kendimize batırmamız gereken bir şey var: Allah göstermesin, ama öldürülen Kemal Kerinçsiz olsaydı insanlar hiç dönüp Hrant Dink'e kin duyar mıydı; sizin yüzünüzden öldürüldü der miydi? Evet, Hrant Dink'e kimse böyle bir şey demezdi. Mutlaka dışarının parmağı var, denirdi. - Ama Dink öldürülünce sokaktaki insanların aklına ilk Kerinçsiz ekibi geliyor. "Siz öldürdünüz" diye değil tabii, ama "Memnun musunuz" diye bakıyorlar. Demek ki ortada ters olan bir şey yok mu? Aslında o ekibin yaptığı normal protestolardı. Onlardan Londra'da da var. Fakat bizdeki biraz daha doğu kültürüne özgü oluyor. If you liked this report and you would like to acquire much more information pertaining to diyarbakıR escort bayan Sitesi kindly pay a visit to our web page. Ama şiddet kültürü bugün sadece belli bir kesimde yok, bütün topluma yayıldı. Bana göre bu konuda da medyanın büyük sorumluluğu var.
buradan mahkeme serbest bıraktı. Ben MUZAFFER' i çıkarma kararı aldık şeklindeki beyanında böyle bir kararı nerede aldığımızı bilmiyorum dediğini, 23.01.2008 tarihli (saat 17:49) görüşme; "beni alırlarsa içeriye biliyorlar ki Amerikan ve İsrail büyükelçilerini havaya uçurmak için bizimkiler her şeyi yapacak. Telefonlarım dinlensin, bunu kaydetsinler" şeklindeki görüşmeler yaptığı Veli KÜÇÜK' ün elini öptüğünü ve her zamanda öpeceğini söylediği."Muzaffer yüzbaşıyı içerden çıkarmak için biz bir girişmide bulunduk, çıkaracaktık içerden, tam çıkarma girişiminin içine girdik bu operasyon patladı şeklindeki konuşmanın daha önce avukatlar ile yaptığı görüşme olduğunu 28.01.2008 tarihli (saat 20.59) görüşme, görüştüğü MUSTAFA isimli şahısın Adapazannda yarbay olduğunu, ancak daha sonra Ankara' ya tayin olduğunu. ŞENER ERUYGUR ile alakalı dosya hazırlandığını basından duyduğunu, ERGÜNPOYRAZ' da bulunan belgeler ve arşivlerin Şener Paşanın verdiğini duyduğunu. Bunu da ERGÜN POYRAZ ile SEVGİ' nin kilisesinde tanıştığım zamanda kendinde bazı dosyaların nereden aldığını sorduğumda Jandarmadan aldığını söyledi dediğini. 30.01.2008 tarihli MUSTAFA isimli şahısla yapılan görüşmede; Bu işin askerlere karşı yapıldığını Yarbay MUSTAFA'nm kendisine anlattığını sert tedbirlerle bu işin üstüne gidilmesi gerektiğini söylediğini, BÜLENT denilen şahıs ile yaptığı görüşmeler soruldu; kendisi Adapazan'nda garajda büfecilik yapar, Mehmet AĞAR'm yanmdakilerden aldığı bilgileri bana aktarır dediği,ergenekon terör örgütü üyesi olmadığını,
1986 Ağustos ayında Mardin Dargeçit’te çıkan bir olayda güvenlik güçlerinin olayın üzerine gitmek için sabahı beklediklerini ve vazifelerini ihmal ettiklerini, konunun basına da bu şekilde geçtiğini, bunu yapanların Jandarma olduğu, Turgut bey’in çok üzüldüğünü ve bu tam bir rezalet buna bir şey yapmamız lazım diyerek kendisini çağırdığını, Genel Kurmay Başkanına sorayım mı? dediğini, kendisinin de Genel Kurmay Başkanlığına yazalım ve hesap soralım dediğini ve bu konuda yazılan yazıda "Basına intikal eden Mülki İdari ve Emniyet kaynaklarından alınan değerlendirmelerde Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı birliklerin olay yerine zamanında varmadığı, ulaşmak için sabahı bekledikleri ve görevlerini ihmal ettikleri intibaı uyanmıştır, bu konuda soruşturma yapılarak sonucun bildirilmesine, olay sabit olmuşsa ilgililer hakkında gereken cezaların verilmesi ve bize bildirilmesi" şeklinde ifade kullanıldığını, Genel Kurmay Başkanı Necdet Uruğ Paşa’nın bu işi ele alıp çok ciddi şekilde komisyon kurduğunu, araştırmayı yapıp, sonucu bildirdiğini, verilen cevabın daha çok sudan bir cevap olduğunu, ama ilk defa onlara sorumluluklarının hatırlatıldığı, PKK konusunda polisin bu işi karışmasına sempati ile bakmadıklarını, halbuki kendilerine Jandarma bu konuda yeterli olmadığı kanaatinde olduklarını halen de aynı kanaatinin devam ettiğini,
31.10.1997 tarihinde, Terör örgütü PKK nın yayın organı olan MED TV de yayınlanan "Panel Programı-1" de, Osmanlı ve Cumhuriyet döneminden örnekler vererek "... Mustafa Kemal'de tek dinli hatta dini şey yapan tek milletli yapmak üçü, üç de Kürtlerle çatıştı, ... Cumhuriyet bir devamlılıktır, ... Mustafa Kemal o büyük liderdir, bakın BAŞKANA geliyoruz, şimdi beni idam edecekler ve onu da söyleyeyim, Mustafa Kemal... bir büyük pilottu, pilotu olumlu anlamda, yani halkını bir yerlere getirdi bundan dolayı beni idam etmezler ama Abdullah ÖCALAN da çok önemli kürtlerin tarihinde bir pilot oldu bundan dolayı beni idam ederler. ... çünkü daha zor yerlerden Kürt hareketini bugünkü noktaya getirdi kolay şeyler değil, ikisinin de hakkını kabul etmek lazım. " Dediği, ulu önder ATATÜRK ile terör örgütü elebaşısı Abdullah ÖCALAN'ı kıyasladığı, her ikisinin de eşit lider olduğunu söylediği hatırlatılarak bu şekildeki söylemleriyle neyi amaçladığı sorulduğunda; kendisinin Mustafa Kemal'i hiç kimsenin yüceltmediği kadar bu konuşmada yücelttiğini, büyük bir lider ve pilot olduğunu söylediğini, öbür taraftan da Abdullah OCALAN'ın büyük kıyımlara rağmen Kürtlerin bakışlarını değiştirdiğini söylediğini, Abdullah ÖCALAN ile Atatürk'ü kıyaslamadığını, her ikisinin de iyi bir lider pilot olduğunu söylemesindeki kastın mukayese değil, durumu tespit etmek olduğunu, bu değerlendirmeyi yaptığı ve öyle konuştuğunu,
buradan mahkeme serbest bıraktı. Ben MUZAFFER' i çıkarma kararı aldık şeklindeki beyanında böyle bir kararı nerede aldığımızı bilmiyorum dediğini, 23.01.2008 tarihli (saat 17:49) görüşme; "beni alırlarsa içeriye biliyorlar ki Amerikan ve İsrail büyükelçilerini havaya uçurmak için bizimkiler her şeyi yapacak. Telefonlarım dinlensin, bunu kaydetsinler" şeklindeki görüşmeler yaptığı Veli KÜÇÜK' ün elini öptüğünü ve her zamanda öpeceğini söylediği."Muzaffer yüzbaşıyı içerden çıkarmak için biz bir girişmide bulunduk, çıkaracaktık içerden, tam çıkarma girişiminin içine girdik bu operasyon patladı şeklindeki konuşmanın daha önce avukatlar ile yaptığı görüşme olduğunu 28.01.2008 tarihli (saat 20.59) görüşme, görüştüğü MUSTAFA isimli şahısın Adapazannda yarbay olduğunu, ancak daha sonra Ankara' ya tayin olduğunu. ŞENER ERUYGUR ile alakalı dosya hazırlandığını basından duyduğunu, ERGÜNPOYRAZ' da bulunan belgeler ve arşivlerin Şener Paşanın verdiğini duyduğunu. Bunu da ERGÜN POYRAZ ile SEVGİ' nin kilisesinde tanıştığım zamanda kendinde bazı dosyaların nereden aldığını sorduğumda Jandarmadan aldığını söyledi dediğini. 30.01.2008 tarihli MUSTAFA isimli şahısla yapılan görüşmede; Bu işin askerlere karşı yapıldığını Yarbay MUSTAFA'nm kendisine anlattığını sert tedbirlerle bu işin üstüne gidilmesi gerektiğini söylediğini, BÜLENT denilen şahıs ile yaptığı görüşmeler soruldu; kendisi Adapazan'nda garajda büfecilik yapar, Mehmet AĞAR'm yanmdakilerden aldığı bilgileri bana aktarır dediği,ergenekon terör örgütü üyesi olmadığını,
1986 Ağustos ayında Mardin Dargeçit’te çıkan bir olayda güvenlik güçlerinin olayın üzerine gitmek için sabahı beklediklerini ve vazifelerini ihmal ettiklerini, konunun basına da bu şekilde geçtiğini, bunu yapanların Jandarma olduğu, Turgut bey’in çok üzüldüğünü ve bu tam bir rezalet buna bir şey yapmamız lazım diyerek kendisini çağırdığını, Genel Kurmay Başkanına sorayım mı? dediğini, kendisinin de Genel Kurmay Başkanlığına yazalım ve hesap soralım dediğini ve bu konuda yazılan yazıda "Basına intikal eden Mülki İdari ve Emniyet kaynaklarından alınan değerlendirmelerde Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı birliklerin olay yerine zamanında varmadığı, ulaşmak için sabahı bekledikleri ve görevlerini ihmal ettikleri intibaı uyanmıştır, bu konuda soruşturma yapılarak sonucun bildirilmesine, olay sabit olmuşsa ilgililer hakkında gereken cezaların verilmesi ve bize bildirilmesi" şeklinde ifade kullanıldığını, Genel Kurmay Başkanı Necdet Uruğ Paşa’nın bu işi ele alıp çok ciddi şekilde komisyon kurduğunu, araştırmayı yapıp, sonucu bildirdiğini, verilen cevabın daha çok sudan bir cevap olduğunu, ama ilk defa onlara sorumluluklarının hatırlatıldığı, PKK konusunda polisin bu işi karışmasına sempati ile bakmadıklarını, halbuki kendilerine Jandarma bu konuda yeterli olmadığı kanaatinde olduklarını halen de aynı kanaatinin devam ettiğini,
31.10.1997 tarihinde, Terör örgütü PKK nın yayın organı olan MED TV de yayınlanan "Panel Programı-1" de, Osmanlı ve Cumhuriyet döneminden örnekler vererek "... Mustafa Kemal'de tek dinli hatta dini şey yapan tek milletli yapmak üçü, üç de Kürtlerle çatıştı, ... Cumhuriyet bir devamlılıktır, ... Mustafa Kemal o büyük liderdir, bakın BAŞKANA geliyoruz, şimdi beni idam edecekler ve onu da söyleyeyim, Mustafa Kemal... bir büyük pilottu, pilotu olumlu anlamda, yani halkını bir yerlere getirdi bundan dolayı beni idam etmezler ama Abdullah ÖCALAN da çok önemli kürtlerin tarihinde bir pilot oldu bundan dolayı beni idam ederler. ... çünkü daha zor yerlerden Kürt hareketini bugünkü noktaya getirdi kolay şeyler değil, ikisinin de hakkını kabul etmek lazım. " Dediği, ulu önder ATATÜRK ile terör örgütü elebaşısı Abdullah ÖCALAN'ı kıyasladığı, her ikisinin de eşit lider olduğunu söylediği hatırlatılarak bu şekildeki söylemleriyle neyi amaçladığı sorulduğunda; kendisinin Mustafa Kemal'i hiç kimsenin yüceltmediği kadar bu konuşmada yücelttiğini, büyük bir lider ve pilot olduğunu söylediğini, öbür taraftan da Abdullah OCALAN'ın büyük kıyımlara rağmen Kürtlerin bakışlarını değiştirdiğini söylediğini, Abdullah ÖCALAN ile Atatürk'ü kıyaslamadığını, her ikisinin de iyi bir lider pilot olduğunu söylemesindeki kastın mukayese değil, durumu tespit etmek olduğunu, bu değerlendirmeyi yaptığı ve öyle konuştuğunu,
댓글 달기 WYSIWYG 사용